Liebe Kollegen,
so wie jedes Jahr bekomme ich auch in diesem Winter wieder ziemlich oft diese "Wahlausschreiben" (Mitteilung über Betriebsrats- oder Aufsichtswahl) deutscher Firmen und Konzerne zur Übersetzung ins Türkische. Ich hatte mir zu diesem Thema letztes Jahr endlich mal ein Glossar erstellt und habe es heute aus aktuellem Anlass (ich musste heute Nachmittag die Wahlausschreiben zweier Firmen übersetzen) ein wenig erweitert und verbessert. Ich werde mein Mini-Wörterbuch jetzt hier veröffentlichen, um damit den Kollegen, die evt. Probleme mit den darin vorkommenden typischen Fachbegriffen haben, ein wenig unter die Arme zu greifen, und weil Google dann hoffentlich jeden, der mit geeigneten Suchbegriffen sucht, hierher führen wird. Natürlich würde ich mich über Fehlerkorrekturen freuen, sofern welche nötig sind. Es sind nur ungefähr 50 Begriffe; diese decken jedoch nahezu die gesamte Bandbreite der sich jedes Mal wiederholenden Wahlausschreiben-Terminologie ab.
Liebe Grüße
Berkant
Glossar Wahlausschreiben Deutsch-Türkisch
Angestellter, leitender = Yönetici eleman
Arbeitnehmer = İşçi / Çalışan
Beschäftigter = Çalışan
Bestellung (des Wahlvorstands) = Göreve getirilme
Betrieb = İşletme
Betriebsrat = İşçi Temsilciliği
Betriebsratswahl = İşçi Temsilciliği(nin) seçimi
Betriebsverfassungsgesetz = İşletme Yönetmelikleri Yasası
Betriebsversammlung = Personel toplantısı
Betriebszugehörigkeit (Dauer) = İşletmede çalışmışlık süresi
Bewerber (Wahlbewerber) = Aday
Briefwahl = Mektupla oy verme / Mektupla seçim
Einleitung der Wahl (durch den Wahlvorstand) = Seçimin başlatılması
Gesamtbetriebsrat = Genel İşçi Temsilciliği
Kandidieren = Aday olmak, adaylığını koymak
Konzernbetriebsrat = Holding İşçi Temsilciliği
Listenwahl = Liste seçimi (birden fazla aday listesi varsa bu listelerden birinin toplu olarak seçilmesi)
Mehrheitswahl = Çoğunluk usulü
Minderheitengeschlecht = Azınlıktaki cinsiyet
Personenwahl = Kişi seçimi (bir tek aday listesi varsa bu listedeki adaylardan, koltuk sayısına eşit sayıda kişilerin işaretlenmesi)
Sitze (also Mitgliederzahl) = Koltuk sayısı / Üye sayısı
Sitzverteilung = Koltuk dağılımı / Üye dağılımı
Standort = İşletme (şirketin .... şehrindeki işletmesi)
Stimmabgabe, schriftliche = siehe Briehwahl, also: Mektupla/Postayla oy verme)
Stimm(en)auszählung = Oy sayımı
Stimmzettel = Oy pusulası
Stützunterschriften (Stützerklärungen) = Destek imzaları (beyanları)
Verhältniswahl = Oran prensibi
Vorschlagsliste (Wahlvorschlag) = Aday teklif listesi / Teklif listesi
Wahl, unmittelbare = Doğrudan oylama
Wahl, geheime = Gizli oylama
Wahlausschreiben = Seçim duyurusu
Wählbar = Seçilme hakkına sahip
Wahlberechtigt (aktiv wahlberechtigt) = Seçme hakkına sahip / Oy verme hakkına sahip / Seçime katılma hakkına sahip
Wahlbewerber = Seçim adayı
Wählerliste = Seçmen listesi
Wahllokal = Oy sandıklarının bulunduğu adres/oda / Oy verme yeri / Oy verilen yer
Wahlordnung = Seçim Yönetmeliği / Seçim Tüzüğü
Wahltag = Seçim/Oylama tarihi
Wahlumschlag = Oy zarfı
Wahlurne = Oy sandığı
Wahlverfahren = Seçim yöntemi (speziell: Oylama usulü)
Wahlverfahren, normales = Normal seçim (yöntemi/usulü)
Wahlverfahren, vereinfachtes = Basit seçim (yöntemi/usulü)
Wahlverfahren, einstufiges = Tek kademeli seçim (yöntemi/usulü)
Wahlverfahren, zweistufiges = Çift kademeli seçim (yöntemi/usulü)
Wahlversammlung = Seçim toplantısı
Wahlvorschlag (siehe Vorschlagsliste) = Aday teklif listesi / Aday teklifi / Teklif listesi
Wahlvorstand = Seçim Kurulu Başkanlığı / Seçim Kurulu
Wahlvorstandsvorsitzender = Seçim Kurulu Başkanı
Zustimmungserklärung (des Bewerbers) = Onay beyanı / Kabul beyanı
Wer ständig glücklich sein will, muss sich oft verändern | Konfuzius.
Teşekkürler, Ultima.
Peki buna benzeyen "Gerichtsverfassungsgesetz" teriminin de
Adli Teşkilat Kanunu
olarak çevrilmesine katılır mısın? Osman Nazım Kıygı'nın pahalı olduğu kadar da değerli olan iki ciltli "Hukuk ve Ekonomi Terimleri Sözlüğü"nde birkaç yıl önce bulduktan sonra kullanmaya başladığım bu Türkçe karşılık gerçekten çok hoşuma gidiyor. "İşyeri Teşkilat Yasası" da kulağa hoş geliyor. Yahu Ultima abi sen ne ekistra adammışıng beee.
Wer ständig glücklich sein will, muss sich oft verändern | Konfuzius.
Sevgili Arkadaşlar,
gerçekten harikasınız! Bilmem bunu söylememde bir sakınca var mı? CafeUni forumuna özellikle son bir iki haftada getirdiğiniz canlılık bizim de motivasyonumuzu arttırıyor. Haberiniz ola!
Berkant'ın yukardaki listesini vesile bilerek, bu harikulade ortamı selamlamak ve teşekkürlerimizi bildirmek istiyorum... İstemekle de kalmayıp, aha şuracıkta bildiriyorum!
Normal şartlarda foruma yazılan makaleleri en kısa zamanda okuyup, sizin ürettiğiniz / eklediğiniz kelimeleri, sözlüğün veri tabanına kaydediyorum. CafeUni'nin editörü olarak bu benim işlerimden biri ve şikayetçi olduğumdan değil ama son günlerde size yetişemez oldum. Bir kaç gün gecikmeyle de olsa ardınız sıra geliyorum. Bilmenizi isterim.
CafeUni forumunun sizler, sizlerin de CafeUni forumu açısından büyük bir şans olduğu kanısındayım. İyi ki varsınız!
Mustafa
Wer ständig glücklich sein will, muss sich oft verändern | Konfuzius.
Şöyle daha mı iyi olur: Gerichtsverfassungsgesetz = Adlî Yargı Muhakemeleri Kanunu ?
Osman Nazım Kıygı'nın eserleri 10-12 yıl önceki terminoloji ve bilgi birikimini yansııtyor ve bazı alanlarda hata ve eksiklerle dolu olmasına karşın son derece kıymetli bir çalışmadır. Maalesef ONK'nın iki ay önce yeni çıkan Hukuk Sözlüğü'nün bana şimdiye kadar herhangi bir faydası olmadı. Osman Bey bu kitapla çok daha kapsamlı ve değerli olan önceki eserlerinin 291 sayfaya sığdırılmış, ancak kısmen güncelleştirilmiş bir terminoloji kılavuzu sunmayı tercih etmiş:
http://www.amazon.de/Wörterbuch-Recht-Türkisch-Deutsch-Deutsch-Türkisch-Osman/dp/3406566731/
Wer ständig glücklich sein will, muss sich oft verändern | Konfuzius.
Ultima, hakkında yazdıklarını merakla okudum. Terminolojideki en son gelişmeleri daima bizimle paylaşmanı öneririm. Çünkü bu şekilde belki vaktinde müdahale ederek hoşumuza gitmeyen dil gelişmelerine mani olabiliriz.
Ne kadar ilginç, değil mi? İkimiz o kadar farklı deneyimlere sahip olduğumuz halde, hatta tamamen ayrı branşlarda dahi çalışıyor olmamıza rağmen burada aynı konu ve ayrıntılar üzerinde tartışabiliyor, bilgi birikimlerimizi karşılıklı olarak genişletebiliyoruz. Ben de kendi hakkımda birkaç satır bi şey yazmıştım:
http://forum.cafeuni.com/4/1954/fernabsatzgesch__fte
Orada belirttiğim gibi işimin yüzde 100'ünün yazılı çeviri olmasına ve Türkçemin yüzde 80'ini çevirdiğim metinlerden ve terminolojik araştırmalardan öğrenip geliştirmiş olmama bir diyeceğin var mı kardaş? -
Wer ständig glücklich sein will, muss sich oft verändern | Konfuzius.
Kesinlikle saygı duyuyorum. Zaten kaliteli çevirmen sayısı pek fazla değil ve camia küçüktür.... Bu arada şunu asla unutmamak gerek, yazılı çeviri yapmadan, o ağır yükü taşımadan çevirinin hiç bir türüne geçiş olmaz/olmamalı. Tabii ki şu anda da az da olsa yazılı çeviri yapmak durumunda kalıyorum. Bu arada unutmadan belirteyim, senin diğer sanat alanlarına da büyük saygı duyuyorum; ancak bu belki özele girer ve genel forumda yeri yoktur.
Ultima, sanırım ki diğer sanat alanlarımdan bahsettiğinde Atatürk tarafından 1932 yılında ilk Batılı müzik ve kültür elçisi olarak Türkiye'ye çağrılan ünlü besteci ve "Türk Beşleri"nin de aralarında bulunduğu Türk klasik müzik bestecilerinin hocası Joseph Marx'la ilgili projeme ve Viyana'daki Joseph-Marx-Gesellschaft derneğinin kurucusu ve genel sekreteri olmama değindin. Bu bağlamda geçen yıl Viyana'nın bir numaralı konser organizatörünün bir Türk müzik festivali vesilesiyle benden program broşürü için yazmamı istediği makaleyi paylaşabilir miyim?
Türkiye’nin Atatürk devrimi ile yeni bir müzik kimliğine geçişi
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde siyaset, devlet, hukuk, toplum, ekonomi, eğitim, dil ve kültür alanlarında gerçekleştirilen çok sayıdaki devrimlerin temel amacı, Türk insanını elinde kılıcı ile Avrupa’ya hücum eden vahşi Osmanlı imajından kurtarmak, Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmaktı. Aynı şekilde Cumhuriyet Döneminde 1920’lerde başlatılan müzik reformu, yüzyıllarca derine inen Türk müzik dağarcığını, Batılı ülkelerinkine denk bir düzene koymayı hedefliyordu. İşe bu alandaki eğitim kurumlarını, yurtdışından getirilen Avrupalı hocaların da yardımıyla yeniden yapılandırıp sayısını arttırarak başlandı.
Fakat Türk müziğini yükseltmek sadece onu yüksek eğitime taşımakla mümkün değildi. Türkiye’nin kendi öz müzik kültürüne sahip çıkması ve bilhassa Türk halk müziğinin daha derinlemesine ve bilimsel bir şekilde irdelenmesi gerekiyordu. Ayrıca, Avrupa’da eğitim görmüş Türk besteciler de ulusal müzikleriyle yeniden tanışmalıydı. Batı müziğini, özellikle de operayı sevdiği kadar elbette kendi ulusunun müziğine de değer veren Atatürk, bu gerçeği gördü. Bu konudaki görüşleri şu sözleriyle özetlenebilir: “Bugün dinlenilmeye yeltenilen musiki yüz ağartacak değerde olmaktan uzaktır; bunu açıkça bilmeliyiz. Ulusal ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce, genel son musikî kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu düzeyde Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir.”
Rivayete göre Atatürk bir gün yardımcılarını toplamış ve: “En zor devrim hangi devrimdir?” diye sormuş onlara. Cevapları dinledikten sonra: “Müzik devrimi!” demiş ve emretmiş: “Bana Avrupa’nın en önemli müzik uzmanını getirin!” Bunun üzerine çeşitli ülkelerde görüşmeler yapılmış ve en sonunda Fransız besteci Vincent d’Indy, Alman-Fransız keman sanatçısı Henri Marteau ve Avusturyalı besteci-müzikolog Joseph Marx (1882-1964) olmak üzere üç isim önerilmiş. Bu değerli hocaların arasında, 1920’lerde dünyaca ünlü müzik eğitmenlerinden biri olan ve hocalık yaptığı Viyana Müzik Akademisi’nde (ki 1924 yılında burayı ülkenin ilk Müzik Yüksekokulu’na dönüştürecekti) Hasan Ferit Alnar ile Necil Kâzım Akses gibi genç yaştaki pek çok Türk yeteneğinin başarılı birer besteci haline getirilmesinde büyük rol oynayan, dolayısıyla da Türk müziğine aşina ve vakıf olan Joseph Marx’ta karar kılındı.
1931-32 yıllarında Joseph Marx, dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ’ın özel daveti üzerine ilk Batılı kültür elçisi olarak birçok defa İstanbul’a geldi. Oradaki görevi, 1925’te tekrar hizmete açılan İstanbul Konservatuvarı’nın Avrupa modeline göre yeniden yapılandırılması ve Batı’ya yönelmiş çağdaş bir sanat ve müzik hayatının inşası konularında Türk hükümetine danışmanlık etmekti. Marx bu amaçla defalarca birkaç haftalığına ya da aylığına İstanbul’da bulundu ve her seferinde Türkiye’den ayrılmadan önce kapsamlı bir rapor sundu.
Sonraki yıllarda Marx’a, yeni kurulan konservatuvarla ilgili olarak da çeşitli idari görevler verildi. Dolayısıyla, yeni Türk konservatuvarında hoca olmak isteyen tüm dünyadan solistler, orkestra şefleri ve besteciler Marx’a sayısız talepte bulundu. Bu durum da o zamanlar Türkiye’nin, başarılı reform çalışmaları sayesinde uluslararası müzisyenler için hayli cazip bir kariyer odağı haline geldiğini göstermektedir. 1930’lu yıllarda Türkiye’nin müzik alanında muazzam stratejik bir öneme sahip olduğu, o zamanlar Avrupa’nın bir numaralı müzik eğitmeni olduğu düşünülen Joseph Marx’ın yanı sıra Paul Hindemith ve Béla Bartók gibi ünlü şahsiyetlerin de Türk hükümetine daha sonra aynı konuda danışmanlık yapmış olmalarından anlaşılabilir.
Memleketine döndükten sonra Marx, Türk hükümetine sunduğu nihai rapordan yola çıkarak son derece ilginç bir makale yazdı. Bu makalede Marx, Türkiye’nin çok zengin olan ama bir o kadar da Avrupalıların kulağına yabancı gelen müziği ile Türk halkının olağanüstü müzik kabiliyetinden bahsediyordu. Aynı zamanda, Türk klasik müziğinin Avrupa’dan gelen etkilerle zenginleştiği takdirde nasıl bir hal alabileceği, Avrupa müziğinin ise doğudaki müzik birikiminden ne derecede yararlanması gerektiği hakkında değerlendirmelerde bulunuyordu. Yapılandırmaya ilişkin çok sayıdaki tavsiyelerinin yanı sıra Marx bu makalesinde, Türk müzik hayatının geleceği her ne kadar parlak olsa da, çok eski geleneklere dayanan tek sesli Türk müziğinin kendine has millî özünü kaybetmemesi için kesinlikle batı müziğinde kullanılan bestecilik teknikleri ve çok sesli armoniler ile tahrif edilmemesi gerektiği sonucuna varıyordu. Özetle Marx asimilasyona karşı çıktı ve tam aksine her iki müzik kültürünün de bir arada var olması, müzik konusunda karşılıklı olarak birer adım yakınlaşması ve diğer tarafın kendi kültürünü zenginleştirecek olan öğelerini benimsemesinde fayda olacağını savunuyordu.
Burada Marx’ın makalesinden bazı alıntılar yaparak, onun Türkleri ve müziklerini nasıl gördüğünü ve Türklerin müzik kabiliyetlerinden nasıl etkilendiğini ifade edişini göstermeye çalışacağız (Kaynak: Joseph Marx – “Romantik bir realistin düşünceleri”, yayımlayan: Oswald Ortner, Gerlach & Wiedling Yayınevi, Viyana, 1947).
“Sürekli bana Türklerin müzik yeteneğinin olup olmadığını soruyorlar ve cevabım hep aynı oluyor: Şüphesiz var! Elbette ki Türk müziği, tek sesli olduğu, armonisi ise olmadığı için, yani melodileri yer yer ritmi veren vurmalı çalgılar eşliğinde sunduğu için bizimkinden tamamen farklıdır. Müzikleri dinî ve dünyevi sanat müziği ve de halk müziği diye ayrılıyor. Kimi parçalar iki yüzyıllık veya daha da eski olup son derece karmaşık bir şekilde kağıda dökülmüş. Türk insanının, alışık olmadığı armoni ve çok sesliliğinden ötürü kafasını allak bullak eden Avrupa müziğini anlayamadığı gibi Avrupalı da Türk müziğinden ilk başta pek bir şey anlayamaz. Türklerin yüz elliden fazla farklı gamı var ve bunlar biz Avrupalılara genellikle transpoze edilmiş bir minör, bazen de bir majör gamı gibi geliyor. Türk ezgileri bezemeli ve süslü dokularıyla göze çarpıyor. Bu müziğin özünde, dinden kaynaklanan bir hasret ya da herhalde Orta Asya bozkırlarından gelen bir doğa özlemi yatıyor. Zamanla, bu müziğin şark mimarisine ve genel olarak doğu insanına çok yakıştığını düşünmeye başladım. Türk halk ezgileri Avrupalının müzik belleğinde herhangi bir çağrışım yapmaz. Oysa sokaktaki askerler bu melodiler eşliğinde ıslık çalıyor, Boğaziçi’ndeki meyhanelerin müdavimleri ise bu ezgileri hayret verici bir maharetle söylüyor. Söz konusu manzara, bu halkın müzik kabiliyetinin bir ispatıdır!”
Ancak bu sözleriyle Marx çok hassas bir konuya değinmiş olmalı ki Türk aydınları ve bürokratları arasından Marx’ın, Türkiye’nin ilerleyerek çağdaş Avrupa ile rekabet etmeyi başarmasına engel olmaya çalıştığı, hatta Türklerin “adam olmasını” istemediği iddiasında bulunan sesler yükseldi. Acaba Marx bu değerlendirmesiyle Atatürk’ün başlattığı köklü reform programına ters düşen bir gerçeği mi dile getirmişti? Ve sonunda tarih Marx’ı haklı çıkardı mı yoksa çıkarmadı mı? Bu soruların cevabı kişisel yoruma göre değişebilir, fakat şu bir gerçektir ki Türk müziği, sırf bugünün uluslararası pop müziğine yaptığı çeşitli katkılarından dolayı bile, insanlığın yakın geçmişte ürettiği en zengin kültür varlıkları arasında yer alıyor. Atatürk’ün devrimlerinden doğan batılılaşma ise, nihayetinde, internetin hüküm sürdüğü ve tüm sınırların birbiri ardına ortadan kalktığı şu günlerde elverişli bir toplumsal model sunmaktadır. Kendi kültürüne bu denli yabancı olan bir müziğin, yani Klasik Batı müziğinin bile bunca yıldır büyük bir başarı ile icra edildiği çağdaş Türkiye kuşkusuz bunun yaşayan bir kanıtıdır.
Wer ständig glücklich sein will, muss sich oft verändern | Konfuzius.
Die Begriffe "Mehrheits-" und "Verhältniswahl(recht)" würde ich vereinheitlichen:
"çoğunluk (seçim) sistemi" und "nispi temsil sistemi"
Kuckstu hier:
Wahlverfahren
Wer ständig glücklich sein will, muss sich oft verändern | Konfuzius.
Die Begriffe "Mehrheits-" und "Verhältniswahl(recht)" würde ich vereinheitlichen:
"çoğunluk (seçim) sistemi" und "nispi temsil sistemi"
Kuckstu hier:
Wahlverfahren
Wer ständig glücklich sein will, muss sich oft verändern | Konfuzius.
Arbeitet
Bitte Anmelden oder Registrieren
Almanca Türkçe Sözlük Forumu DasForum’a hoşgeldiniz! Almanca öğrenmek isteyenlerin, Almanca öğretmenlerinin, Almanca eğitmenlerinin, çevirmenlerin ve mesleği gereği Almanca ile içli dışlı olan herkesin ihtiyacına uygun 25 bin civarında üstün kaliteli kaydın yer aldığı forumun kullanımı tamamen ücretsizdir. Forumda yer alan metinleri okumak için kaydolmanıza gerek yoktur. Yeni bir konu açmak ya da forumdaki bir yazıya cevap yazmak isteyenlerin ise DasForum’da ücretsiz bir hesap açmaları gerekmektedir.
DasForum’da saygın bir üslup ve dostane bir atmosferin hakim olduğunu özellikle belirtmekte fayda var. Forumdaki bir diğer önemli konu ise soruların soruluş şekliyle ilgili. Bu yüzden DasForum’da yeni bir konu açmadan önce forum içinde araştırma yapmanın yanı sıra, Almanca dilinde yazılmış bu metni ve bu metne cevaben yazılı Türkçe metni okumanızı salık veririz.
Herzlich willkommen im kostenlosen, originalen deutsch-türkischen Lern- und Übersetzungsforum von DasSözlük! Das Forum ist ein Teil von DasSözlük und dient als kostenlose Austauschplattform für alle User. professionelle Übersetzer, Sprachwissenschaftler, Lehrer, Autoren, Journalisten sind hier genauso willkommen wie Türkisch-Lernende oder andere Laien.
LÜTFEN DİKKAT:
Eski CafeUni-hesaplarının tamamına yakınını yeniden kullanıma açmayı başarabildik. Forumdaki eski hesabını aktifleştirmek isteyenlerin şifremi unuttum fonksiyonunu kullanması rica olunur.
Eski forum kayıtlarının DasSözlük’e aktarımı esnasında bazı yazıların yanlışlıkla farklı bir rumuz altında yayına girdiğini tespit ettik. Aktarım işleminin bu amaç için geliştirdiğimiz özel bir yazılım ile yapıldığını belirtir bu durumdan olumsuz etkilenen tüm kullanıcıların affına sığınırız. Sözkonusu sorunu elle düzeltmek bir hayli meşakatli olacağı için çok gerekmediği müddetçe bu şekilde devam edilmesi ricamızı kabul etmenizi dileriz.
CafeUnis alte Forum ist wieder online! Wer sich im Forum einloggen will, wird gebeten die „Kennwort-Vergessen-Funktion“ zu benutzen. Wir konnten fast alle Accounts retten.
AFRtour: Almanya Fuar Turu B2B Partneriniz. Transfer, rehber, şehir turu, otel vb.
Baklava7 : Baklava AVM’si. Dünyanın ilk tatlı ürünler sipariş pazarı
SuperSözlük: Büyük Türkçe deyimler, atasözleri, eş, benzer ve zıt anlamlılar sözlüğü.
WebDolmetscher: Alman mahkemeleri ve devlet dairelerinde geçerli Türkçe-Almanca mükemmel çeviri.