A
adat = Faiz formülündeki ana para miktarı ile gün sayısının çarpımınından elde edilen rakamdır. = Die Zinszahl
aidiyet = Bağlılık, bir yere ait olma. = die Zugehörigkeit
akim = Bitirilemeyen, sonuçsuz. = ergebnislos
Alındı = Zahlungsbeleg; Einzahlungsschein; Quittung
an'ane = Gelenek, görenekler. = die Tradition
arızi = Geçici, devamlı olmayan. = vorübergehend
ariyet = Bir malın geri alınmak üzere, karşılıksız olarak bir başkasının kullanımına bırakılmasıdır. = vorübergehende Überlassung
atıl = Çalışmayan, boşta olan. = überschüssig
avdet etmek = Dönmek, geri gelmek. = Zurückkommen, Zurücklaufen, sich herumdrehen
ayniyat = Kullanılmaya müsait para ile ifade edilebilen şeylerdir.
B
bakiye Artık, artan, kalan, geri kalan şey. = der Rest, Restbestand, Überbleibsel
beher Her biri, her. Jeweils, pro
butlan Geçersiz olmak, hükümsüzlük.die Ungültigkeit
C
caiz Geçerli, olası, mümkün.erlaubt, zulässig
cari Mevcut, geçerli olan.vorhanden, verfügbar, lieferbar, zugegen, vorliegen
cebri Zorlayıcı, isteği dışında yaptırılan.erzwungen, gewaltsam
cihet Yön, yan, taraf die Gegend, die Himmelsgegend, die Seite, der Kurs
coberlik Kendi nam ve hesabına, borsaya kayıtlı olan hisse senedi ve tahvil alım satımı yapmak
cüz Bütünün parçası, bölüm. Das Teil, die Abteilung
D
defaten Tek seferde, bir defada, birden., mit einem Mal , auf einmal
delalet etmek, Kanıt olmak, göstermek, aracılık. anzeigen, darlegen, beweisen
derc Dahil etmek, katmak. hineintun, hinzutun
dermeyan Görünürdeki, ortada olan. offen, glasklar, unverkennbar, offen liegen
derpiş Gözönünde bulundurulan, öngörülen. ins Auge fassen, vorgedacht
deruhde Üzerine alma, üstlenme. auf sich nehmen, sich verpflichten
E
ehven Uygun, ucuz, daha iyi olan. billig, günstig, besser sein
emare Gösterge, belirti, iz. Das Anzeichen, der Hinweis, die Spur
emtia Ticari mal, eşya. die Ware, Die Handelsware, die Güter
esham Hisse senetleri die Aktien
evsaf Nitelik, sıfat, betimleyici özellikler. die Eigenschaft, das Merkmal, die Art
F
fahiş Haddinden fazla olan, aşırı. unerschwinglich, wucher, exorbitant
fasid Bozulma, geçersiz. der Verderb, hinfällig, kraftlos, ungültig
fire Üretim sürecinde kullanılan hammaddelerin toz ve ufak parçalar şeklinde veya buharlaşma yoluyla fiilen yok olması hali. Der Materialschwund,
fiyat endeksleri Malların dönem içindeki veya belli bir zamandaki fiyatlarını 100 olarak alıp, bundan sonraki fiyatları buna oranlayarak diğer senelerdeki değerlerini bulmak yoluyla hesap edilir. Der Preisindex
G
gaybubet Kaybolma, yokluk, gözönünde olmama.der Schwund, der Verlust, die Knappheit
gayrimenkul Taşınmaz.das Grundstück, die Immobilie
gıyab Hazır ve mevcut bulunmama, yokluk, arkasından.in Abwesenheit
H
haiz Bir şeyi elinde bulundurmak, maliki olmak. besitzend
halel Bozma, eksilme.die Beschädigung, Die Beeinträchtigung, die Verminderung
harcırah Ödenmesi gereken yol masrafı, gündelik, aile masrafı ve yer değiştirme masrafından birini, birkaçını veya tamamı. Das Tagegeld, die Spesen, die Diäten
havi İçinde bulunduran, kapsayan. Fungibel , enthalten
hibe Bağışlamak, karşılıksız vermek. Die Gabe, die Schenkung, die Spende
hilaf Ters, karşıt, aykırı. Entgegen, das Gegenteil, widersprüchlich, gegensätzlich
hitam Sonuncu, nihai olan. das Ende, der Schluß, der Abschluß
huzur hakkı Kenar başlığı “Huzur Hakkı” olan TK m. 333 uyarınca, “Aksine esas mukavelede hüküm olmadığı takdirde, idare meclisi azalarına her toplantı günü için bir ücret verilir. Ücret miktarı esas mukavelede tayin edilmemişse umumi heyetçe tayin olunur.” Bu hak yönetim kurulu üyelerine, ortaklığın karlılığı ya da performanslarından bağımsız, sadece toplantıya katılmaları nedeniyle ödenen bir ücrettir. Das Diät
hülasa Özet, öz, sadeleştirilmiş şekli. Das Resümee, die Inhaltsangabe
hüsniyet İyi niyet, dürüstlük. Die Gutwilligkeit, der gute Glaube, die Ehrlichkeit
I
ıskat Düşürme, silme, hükümsüz kılma.die Aberkennung, der Ausschluss
ıttıla Bilgi edinme, duyma, öğrenme.der Einblik, die Informationsbeschaffung, die Kenntnisnahme, die Erlernung
İ
iaşe Beslemek, bakmak, geçimini sağlamak.die Beköstigung, die Kost, die Versorgung,
iaşe und ibate Kost und Logis
ibate Barındırmak. Behausen lassen, die Logis
ibraz etmek die Aushändigung
ibraz Senet hamilinin senedi muhatab veye borçluya göstermek yoluyla ödenmesini istemesine denir. Scheck zum Einlösen vorlegen
ifa Borç ilişkisinin konusu olan edimin borçlu tarafından alacaklıya karşı yerine getirilmesidir. Ausführen, erfüllen, leisten, erledigen, bezahlen
icar Kiralamak. Die Pacht, die Anpacht, pachten
icmal Özet, kısaltma anlamlarına gelen icmal, günlük işlemlerin türlerine göre ve toplu olarak gösterimi için hazırlanan cetvellerdir. zusammengefasster Bericht, der kurze Bericht, Das Resümee, der Tagesbericht,
ifraz Bütünü bölme, parçalara ayırma. abmarken, Die Abmarkung
ifsad Bozma, karışıklık çıkarma. unruhe bringen, kaputt machen, unruhe stiften
ifşa Ortaya çıkarmak, duyurmak. Die Enthüllung, die Offenbarung, bekannt geben
ihdas Meydana getirme, ortaya çıkarmak. die Bewerkstellung, bewerkstellen,
ihtiyat Tedbirli davranmak.die Behutsamkeit,
ikmal Tamamlama, sonlandırma. Zuführen, ergänzen, vollenden, die Vollendung
ikrazat Borç verilen para. Das Darlehen
iktibas Alıntı, esinlenme.das Zitat, die Inspiration
iktifa Yetinme, yeterli bulma. aussreichend finden, ausreichend
iktisap Edinmek, kazanmak. Die Aneignung, aneignen, die Anschaffung
iktiza Gerekli olmak, işe yaramak.
ilga Yürürlükten kaldırmak, hükümsüz kılmak.die Abrogation, ausser Kraft setzen, abschaffen
illiyet İlgi, sebep, bağlantı. Der Anteil, der Belang, de Grund, der Zusammenhang
iltibas Birbirine çok benzeyen iki şeyin karışması, andırışma.die Verwechselung
infisah Hükümsüz bırakmak, feshetme, ayrılma.annulieren, kündigen, beenden, ausser Kraft setzen
in'ikat Anlaşma, kararlaştırma, birleşim. Der Abschluss, der Vertrag, das Abkommen, Abkommen schließen, die Vereinbarung, vereinbaren
intifa hakkı Kişisel irtifak (dayanma) haklarından sayılan intifa hakkı, sahibine konusu üzerinde tam yararlanma hakkı verir. Bu hak, taşınır ve taşınmaz mal olabilir, bir mamelek veya herhangi bir hak olabilir (MK mad. 794).
irat Getiri, kazanç, edinim. Das Nutzungsrecht, die Nutniessung, das Benutzungsrecht
irtifak hakkı Taşınmaz lehine irtifak hakkı, bir taşınmaz üzerinde diğer bir taşınmaz lehine konulmuş bir yük olup, yüklü taşınmazın malikini mülkiyet hakkının sağladığı bazı yetkileri kullanmaktan kaçınmaya veya yararlanan taşınmaz malikinin yüklü taşınmazı belirli şekilde kullanmasına katlanmaya mecbur kılar. (Yeni MK mad.779) die Dienstbarkeit,
arazi irtifak hakkı die Grunddiensbarkeit
irtikap die Begehung, die Bestechung
irtikab Rüşvet almak, kişinin hakkı olmayanı hile ile alması.die Bestechlikkeit
isnad Dayanmak, dayandırmak, yükletilmek, ilişkilendirmek.bezichtigen, die Bezichtigung, auflehenen, rekurrieren
istihkak Hakediş, kazanılan şey. Das Anrecht,
istihlak Tüketmek, boşa harcamak, bitirmek.der Verbrauch, verbrauchen, aufbrauchen, verausgaben
istihsal Üretim, elde etme.die Erzeugung, die Produktion, das Erzeugnis, erzeugen, produzieren
istikraz Borç almak. Die Kreditfinanziereung, die Darlehensaufnahme
istilzam Gerektirmek, lazım gelmek.benötigen, erforderlich sein
istimlak Kamulaştırmak, kamu kurumunun bir mala bedelini ödemek suretiyle zorla el koymasıdır. Die Eigentumsentzug, die Enteignung
istinaf die Berufung, die Bezugnahme
istinaf hakkı Anspruch auf Berufung
istinafKelime olarak söz başlangıcı, yeniden başlamak anlamlarına gelen istinaf, "istinaf mahkemeleri" olarak dava mahkemelerinin verdiği hükümlerin bozulmasını istemek üzere bir üst mahkemeye gönderilmesidir.Berufung einlegen, Berufungsklage
istisna Vergiye tabi olması gereken bir vergi konusunun vergiden hariç tutulması, vergilendirilmemesidir.steuerliche Erleichterung
iştira Senet kırdırma yani senedin vadesinden önce banka tarafından satın alınması işlemidir. Die Diskontierung, Das Ablösungsrecht, Wechsel einlösen,
ivaz Bedel, karşılık.die Abfindung, die Gegenleistung, der Wert, der Betrag
K
kain Bulunan, olan.befindlich, gelegen,
karine Delil, belirti, ipucu, tersi ispat edilene kadar geçerli sayılan hukuk kuralı.das Indiz, die gesetzliche Vermutung, die Spur
karz Hukuk dilimizde; ödünç verenin, bir miktar para veya misli eşyanın mülkiyetini ödünç alana geçirme ve ödünç alanın da sözkonusu miktarı geri verme borcu altına girdikleri sözleşmedir (BK mad. 306).
kayyum Kanuni mümessilliğin başlıca çeşitlerinden olan kayyım, kanunda yazılı hallerde ilgililerin müracaatı üzerine sulh mahkemesince tayin edilen kimseye verilen addır.der Beistand, der Kurator, der Verfahrenspfleger
kebir Büyük
KDV = Katma Değer Vergisi = Umsatzsteuer = Ust. (MwSt.)
konkordato Mali durumu kötüleşen borçlunun borçlarını ödeme şartları hakkında alacaklılarının çoğunluğu ile yaptığı ve diğer alacaklıları da bağlayan anlaşmadır.der Zwangsvergleich, das Konkordat,
konsinyasyon Başkasına ait malları emaneten bulundurup onların nam ve hesabına satan müesseselerin yaptıkları işlemlere denir. Die Konsignation,
konşimento Taşıma senedi olarak da adlandırılan konşimento, üzerinde yükleyici ve alıcı bilgilerinin bulunduğu, yükün nakliyeci tarafından teslim alındığını gösteren belgedir. Der Frachtbrief
lafz Söz, sözle.das Wort, die Rede,
M
mahcuz Mahkemece rehin altına alınmış, haczedilen şey. Eingezogen durch das Gericht ,beschlagnahmt
mahdud Sınırlı, belirli.befristet, begrenzt, beschränkt
mahsub Hesabedilmiş, hesaba dahil edilmiş, bir miktarın hesaptan düşülmesi.von Betrag abziehen, von der Summe abziehen, von Preis abziehen
maktu vergi Herkesten belli bir tarifeye göre eşit olarak alınan sabit miktarlı vergilere verilen isimdir. Die direkte Steuer (zB. Einkommensteuer)
malik Eşyanın sahibi olan, elinde bulunduran. Der Eigentümer
mamelek Malvarlığı, kişinin sahip olduğu para ile ölçülebilen mal, hak ve borçlarının tümüdür.das Besitztum, die Habe
mektum Gizli tutulan.versteckt/geheim gehaltene,
menkul Taşınır. Die Mobile, beweglich
mer'i Yürürlükte olan, hükmü geçen, tatbik olan. gültige/geltende/bestehende Gesetze
meskün İçinde insan oturan yer. Bevölkert, bewohnt
mezkur Adı geçen, bahsedilen, zikredilen. Obengenant, vorstehen
muaccel borç Alacaklı tarafından vadeye bağlanmamış, herhangi bir zamanda ödenmesi talep edilen borç. Erst später fällige Schuld
muafiyet Bazı vergilerden bazı kimselerin istisna edilme, sorumlu olmama durumudur. Die Befreiung, die Entbindung, die Freistellung
muavin defter Yardımcı defter olarak da bilinen, esas defterlere yapılan kayıtların ayrıntılarını içeren tamamlayıcı nitelikteki defterlerdir. das Hilfsbuch, das Beiheft
muayyen Tayin edimiş olan, belirli bestimmt,
muğlak Belirsiz olan, anlaşılması zor olan. unbestimmt,
muhabere Haberleşme, yazışma. Die Korrespondenz
muharrik Tahrik eden, harekete getiren. der Erreger, der Anzettler, der Wühler, der Anstifter
muhtasar Kısaltma, özet die Abkürzung, die Kurzform, die Übersicht
mukavemet Direnmek, karşı koymak, ayak diremek. Die Abwehr, der Widerstand
mukayyet Kayıtlı, kayıt altına alınmış, yazılı, bağlı, bağlanmış eingeschriebene, ,angebundene, verbundene
mukayyet değer Mukayyet değer, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeridir (VUK m. 265). Der Buchwert, Eingeschriebener Wert,
mukim Yerleşik olan, ikamet eden. Ansässige, der Bewohner
mukteza Kanun gereği yazılan yazı, lazım gelmiş, ihtiyaca göre istenmiş görüş.
munzam Ek, ilave, katma. Die Anlage, der Anhang, das Anhängsel, der Zusatz
murahhas Yetkili üye, bir görev ile görevlendirilen kimse. Bevollmächtigtes Mitglied, beauftragtes Mitglied
murakıb Denetçi, hesap işlerini denetlemek için görevlendirilen kimseler, kontrolör anlamlarına gelip anonim şirketlerde beşten fazla olmamak üzere bir veya daha çok murakıp bulunur. Birden çok olan murakıplar bir heyet teşkil ederler. (TK m. 347) der Wirtschaftsprüfer, der Rechnungsprüfer, der Bilanzprüfer, die Aufsichtsperson
muvakkat Geçici. Vorübergehend, behelfsmäßig, vorläufiger
muvakkat ve mutasavvıt hesaplar Asli hesaba intikal etmeden önce başka bir hesaba geçici bir zaman için kaydedilen hesaplardır. Vorläufiger Abrechnung
muvazaa der Schein
muvazaa Sözleşme taraflarının gerçek maksatlarını gizleyerek gerçekte rızaları olmayan bir durumu üçüncü şahıslara karşı mevcut imiş gibi göstermek için yaptıkları sözleşmedir. Das Scheingeschäft
mücbir Zorlayıcı. Zwingend, unabweisbar
müflis eine Person, die in Konkurs ist oder Bankrott gemacht hat
müflis İflas halinde bulunan, sermayesini kaybetmiş. Der Konkursit, der Bankrotteur, der Gemeinschuldner, der Konkursschuldner
mükellef Yükümlü, bir şeyi ödemeye mecbur olan. Der Haftender, der Abgabenpflichtige
mükteseb Edinilmiş, kazanılmış. Erworbenes, zB. Erworbens Recht
mülga Yürürlükten kaldırılmış. aufgehoben
münferit Yalnız, tek başına. Einfach, einzeln, seperat
münhasır Kişiye özel olan, belli sınırlar içinde bulunan. Alleinig, ausschliesslich
müsadere Zorla alım, yasak bir şeyin kanuna uygun olarak zaptı. Die Beschlagnahmung, die Einziehung, die Konfiskation, einziehen, konfisieren
müseccel Tescil edilmiş, kayıtlı, sicile, deftere geçirilmiş.eingetragen
müstahsil Ürün yetiştiren kimse. Der Produzent, der Erzeuger, der Hersteller
müstahzar Hazırlanmış, hazır. Bereit, gegenwertig, präsent,
müstesna İstisna edilen, özel işleme tabi tutulan, benzerlerinden baskın. Die Ausnahme,
müştemilat Eklenti, tamamlayıcı kısım. Die Anfügung, Ergänzender Teil
müteaddid Çoğalan, birçok. Mehrere, mehrfach, viel
müteaddid defalar mehrmals
müteallik İlgisi olan, ait, dair, bağlı.gehörig, bezüglich, hinsichtlich, verbunden
müteferri Ayrılan, dağılan. Einzeln , getrennt, bröckelig
müteferrik Ayrılmış, çeşitli, dağılmış. Einzeln , getrennt, bröckelig
mütemmim Bütünleyen, tamamlayan. Ergänzen, vervolständigen
mütenasip Uygun olan, benzer. Entsprechend, angemessen, gleichartig, passend
mütenazır Karşılıklı, karşılık gelen, simetrik.ebenmäßig, gleichmäßig, symmetrisch
müteselsilen Birbirine bağlı olan, zincirlenme giden.gesamtschuldnerisch, am laufenden Band, aneinander gekettet
mütevelli Vakfın işlerini idare etmek üzere tayin olunan kişi. Der Veralter, der Kurator,
N
narh Mal ve hizmet fiyatlarının resmi makamlarca tespit edilmesidir. Die Preisfestlegung der Güter und Dienstleistungen
nema Faiz, artış, çoğalma. Die Zinsen, der Anstieg, die Vermährung
nisap Bir toplantı için ulaşılması gereken yeter sayıda üyeyi belirten orandır.
peştemallık Ticari işletmenin devri halinde, işletmenin bulunduğu yerin önemine, sahip olduğu müşteri kitlesine karşılık bilanço değerinin artması nedeniyle devredene ödenen bedeldir. Der Abstand, Das Luftgeld, die Ablöse
P
provizyon Türk Dil Kurumu tarafından provizyon bir çekin para olarak karşılığı şeklinde tanımlanmaktadır. Die Deckung, die Provision
R
rayiç Borsada hisse ve malın satış değeri, geçerli olduğu kıymet demektir.der handelspreis, der Kurswert
resen Kendiliğinden, kimseye danışmadan.eigenmächtig,
risturn Risturn sağlanan finansal avantaj anlamında olup, Kurumlar Vergisinde geçen anlamıyla tüketim kooperatiflerinde üyelere dağıtılan kar anlamındadır.die Gewinnverteilung, die Ertragausschüttung
rücu hakkı Bir kimsenin yaptığı bir ödemeyi bu ödemeden yararlanan diğer bir kimseden isteme hakkıdır.Bu hakka geri dönme/cayma hakkı da denilmektedir.das Regressrecht
rüçhan hakkı Bir alacağın diğerlerinden önce tahsil edilmesini öngören üstünlük hakkıdır. Das Vorrecht, der Vorkaufsrecht
S
sarih Belirgin, net görülen. Eindeutig, unbestreitbar, klar ersichtlich
sehven Yanlışlıkla. Versehentlich, fälschlich, irrtümlich
salahiyet Bir konuda kişinin söz sahibi olması , yetki, ehliyet.die Zuständigkeit, die Vollmacht, die Berechtigung
Sayman M. = Kassenschalter; Zahlstelle; Zahlschalter (meist einer Verwaltungs- oder Justizbehörde, z.B. Finanzamt, Gericht usw.)
SAYMAN MUTEMEDİ ALINDISI = Zahlungsbeleg des Kassenschalters, Einzahlungsschein der Zahlstelle
sükna hakkı Eski MK'da "sükna hakkı" olarak geçen ifade yeni MK'da oturma hakkı adıyla düzenlenmiştir. Oturma hakkı bir binadan veya onun bir bölümünden konut olarak yararlanma yetkisi verir. Oturma hakkı başkasına devredilemez, mirasçılara geçemez (MK madde 823).das Wohnrecht, die Wohnberechtigung,
Ş
şamil Kapsamına alan, dahil eden. Einschließen, einbeziehen
şerh Açıklama yapmak, açık bir şekilde anlatmak. Erklären, erläutern
şifaen Sözlü olarak, lafla. mündlich
şümul Dahil etmek, kapsamak.beherbergen, erfassen, mitenthalten
T
taalluk İlgili olma, bağlı bulunma. Betreffend sein, bezüglich, gebunden, verbunden sein
tahakkuk Ödemenin kesinleşmesi anlamına gelen tahakkuk, tarh ve tebliğ edilen bir vergi borcunun ödenmesi gereken aşamaya gelmesi olarak tanımlanabilir (VUK madde 22). Die Fälligkeit, angelaufene/aufgelaufene Steuern
tahassül Netice olarak ortaya çıkan, meydana gelen. Als Ergebnis entstehend, resultieren
tahdid Sınırlandırmak, sınırlarını çizmek die Begrenzung, begrenzen, eingrenzen, die Eingrenzung
tahkik Bir şeyin doğruluğunu araştırma, inceleme.die Nachforschung, die Untersuchung, die Ermittlung
tahkim Hakemlik, güçlendirmek, sağlamlaştırmak.das Schidsrichter/amt/tum, bekräftigen, verstärken, abhärten, stabilisieren
tahmil Bir kimse üzerine bir işi yükleme. Arbeit auferlegen
tahrifat Bir şeyin aslını bozma, değiştirme.die Entstellung, entstellen, fälschen, die Änderung
tahrir Yazmak, kayıt altına almak. Die Niederschrift, die Aufzeichnung, notieren, eintragen
tahsil Verginin tahsili, verginin kanuna uygun surette ödenmesidir (VUK madde 23). Die Betreibung der Steuer, Steuer[/b] eintreiben, Steuer einziehen
taksir Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir (TCK madde 22). Die Fahrlässigkeit
tamah Sahip olduğundan fazlasını istemek, elindekiyle yetinmemek.die Gier, das Habgier
tamah etmek habgierig sein
tarh Vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itiberiyle tespit eden idari muameledir (VUK madde 20).das Steuererhebungsverfahren,
tasfiye Kelime anlamı olarak temizleme, temizlenme demek olan tasfiye bir ticari kuruluşun iflas etmesi üzerine mal veya paralarının alacaklılara payları nispetinde dağıtılması işlemidir. Das Geschäft auflösen, das Gesellschaft liquidieren
tashih Bir şeyi olduğundan daha iyi hale getirmek için düzenlemek, düzeltmek. sanieren, auf Vordermann bringen, reformieren
tasnif Sınıflandırmak, kategorize etmek.die Klassifisierung, eingruppieren
tavassut Bir şeyin olmasına vasıta olma, araya girme. durch Intervention, zu vermitteln suchen, dazwischentretten
teamül Süregelen, yapılagelen işler, işlemler.der Gebrauch, die Gepflogenheit, die Gewohnheit
teamül hukuku das Gewohnheitsrecht
teati Değiş tokuş, karşılıklı alıp verme. Der Austausch, tauschen
tebellüğ Tasdik edip alma. Beglaubigen, bestätigen
teberru Bağış sözcüğü yerine de kullanılan "tebeerru" birşeyi karşılıksız olarak vermek, hibe etmektir. Spenden, schenken, die Spände/Schenkung
tecil Alacağın vadeye bağlanması veya borcun ertelenmesi anlamına gelmektedir. der Aufschub, aufschieben, zurückstellen
tediye Ödeme. Die Bezahlung, Zahlung leisten, begleichen
tedvir Yönetme, çekip çevirme. Leiten, führen,
tehir Ertelemek, geciktirmek.aufschieben, vertagen, hinausschieben, anstehen lassen
tekabül Karşılık gelmek, bir şeyin karşılığı olmak. Entsprechen,
tekalif Teklifler, yükümlülükler die Angebote, die Auflagen, die Verpflichtungen
tekemmül Tamamlanmak. Vervollständigt werden, vervollständigen
tekzib Bir şeyin doğru olmadığını söylemek, inkar etmek. Das Dementi, die Gegendarstellung
temlik Temlik kelime anlamı olarak kişiye mülk edindirmedir. Alacağın temliki ise bir kişinin sahip olduğu alacak hakkını başka bir kimseye devretmesidir.die Anspruchsabtretung, die Übertragung
tenzilat Mal alım satımında mal bedelinden yapılan indirime verilen addır.der Skonto, der Abschlag, der Rabatt, rabatieren, nachlassen, Skonto gewähren
tereke Miras bırakanın ölümü neticesinde mirasçılarına geçen malvarlığı, yani hak ve borçlarıdır. Bu sözcüğü karşılamak üzere günlük dilde "miras" kelimesi de kullanılmaktadır. Die Erbschaft, der Nachlass
terekküp Meydana gelme, birleşme.vereinigen, die Vereinigung, die Entstehung
terettüb Gerekme, lazım olma.die Zwangsläufigkeit, erforderlich sein
terkin Silme, sona erdirme. das Löschen, die Löschung, die Beendigung
teselsül Zincirleme olarak, art arda gelme.die Aneinanderkettung, hintereinander
teşmil Kapsamına alma, genişletme, yayma. Die Ausweitung, die Erweiterung, umfassend
tevdiat Emanet etme, güvenli bir yere teslim etme.die Hinterlegung,
tevkifat Devletin vergi alacağını güvence altına alması amacıyla getirilen gelir vergisi ve kurumlar vergisi ile ilgili bir vergi toplama yoludur. Bu vergilerin mükelleflerine ödemede bulunan kişi ve kuruluşlar, yaptıkları ödemenin bir kısmını karşı tarafın vergisi olarak keserler ve bunun vergi dairesine ödenmesinden sorumlu tutulurlar.
tevsik Belgeye dayandırmak, yazılı hale getirmek.protokolieren, dokumentieren
U
uhde Kişini üzerine aldığı, yapmayı taahhüt ettiği iş.
V
varaka Evrak, kağıt.der Beleg, die Unterlage, das Schriftstück, das Papier
vasi Sulh mahkemesi tarafından velayet altında bulunmayan küçüğe veya vesayet altındaki kişiye tayin edilen kanuni temsilciye verilen addır.der Vormund
vedia Bir kimseye saklanmak üzere teslim edilen mal.das Depositum
Vergi alacağı = Steuergutschrift
Vergi borcu = Steuerschuld
Vergi Dairesi = Finanzamt
Vergi yükü = Steuerlast, Steuerbelastung
Vergi gelirleri = Steuereinnahmen, Steuereinkünfte, Steueraufkommen
Vergi iadesi = Steuererstattung, Steuerrückzahlung
Vergi kesintisi = Steuerabzug
Vergi kesme = Steuereinbehaltung
vuku Bir olayın oluş şekli. Das Geschehnis
vuzuh Açıklık, netlik. Die Klarheit, die Deutlichkeit
Y
yekun Toplam, sonuç. Die Summe, das Ergebnis
yevmiye Günlük, hareketlerin günü gününe kaydedildiği defter.das Kassenbuch, das Geschäftstagebuch
Z
zayi = Boşa giden, kaybolan. verlorener
zayiat = Kayıp, zarar. Der Schaden, der Verlust
zımnen = Açık olmayan, dolaylı.stillschweigend, implizite
zilliyet = Bir malı elinde bulundurma hali. Der Besitz, besitzen
zilyed = Bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir (MK 973). Der Inhaber
ziyaı = Kayıp, yitik, zarar gören der Verlust, defizitär
Steuereinbehaltung: vergi tevkifatı
Steuerabzug = vergi kesintisi
Steuerabführung = vergi ödeme
steuerabzugsfähig = vergilendirilebilir, vergisi kesilebilir
Steuerabzugsverfahren = kesinti yolu ile vergilendirme
Steueranrechnung = vergi alacağı
Steueranteil = vergi payı
Umsatzsteuer = Katma Değer Vergisi
Umsatzsteuergesetz= Katma Değer Vergisi YasaKaynaklar:
Vorsteuerabzug = gerçek usulde vergilendirme
http://www.kpmgvergi.com/tr-tr/PratikBilgiler/Pages/VergiHukukuSozlugu.aspx
"Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir; ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir. Yalnız, ilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının tekâmülünü idrak etmek ve terakkiyatını zamanında takip eylemek şarttır. " Mustafa Kemal ATATÜRK
ergänzt
Danke schön!
"Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir; ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir. Yalnız, ilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının tekâmülünü idrak etmek ve terakkiyatını zamanında takip eylemek şarttır. " Mustafa Kemal ATATÜRK
Kantürk schrieb:
> Wer sich mit Steuerrecht befasst hat, bzw. sich
> gut auskennt, wird gesucht!
Ich bin leider auch nicht so der Steuerfachmann. Natürlich hab ich nach so vielen Jahren schon ein kleines bisschen Ahnung von der Materie, muss aber selber auch immer recherchieren, wenn ich einen Text mit schwierigen Fachbegriffen aus dem Steuerrecht bekomme. Ich hätte z.B. "Einbehaltung von Steuern" ganz spontan als "vergi kesme" bzw. "vergilerin kesilmesi" übersetzt und voll darauf vertraut, dass das schon einigermaßen richtig sein wird. Das große Problem für den Übersetzer besteht aber auch darin, dass sich die Steuerrechtssysteme der beiden Länder stark voneinander unterscheiden; das ist ganz anders als zum Beispiel im Strafrecht, wo es (auch im Zuge der türkischen Reformen) mittlerweile große Gemeinsamkeiten zwischen Deutschland und der Türkei gibt und man es daher als Übersetzer etwas leichter hat.
Übrigens: zilliyet (alt) ==> zilyetlik [Bedeutung: "Besitz"]
Hallo,
ich bin sehr glücklich, dass ich auf diese Seite gestoßen bin! Habe mich etwas auf eurem Portal umgeschaut und muss euch ein großes Kompliment machen!
Ich habe gerade ein Urteil vom türkischen Finanzgerichtshof bekommen und habe große Probleme ein adäquates Wörterbuch zu finden!!
Das oben bereits begonnene Wörterbuch -Steuerrecht scheint mir sehr gut gelungen!! Allerdings fehlen einige Begriffe...
Mir fehlt bspw. die deutsche Übersetzung zu "vergi ziyai" (aus dem Halbsatz "kesilen vergi ziyai cezasinin kalidirilmasi") - -wortwörtlich könnte man übersetzen mit "Steuerverlust" - hieße das nicht, dass es sich um Steuerhinterziehung handelt?
Ich wäre euch sehr dankbar für eine baldige Antwort...
Viele Grüße
Songül
Kantürk kardeşim,
Vergi Sözlüğü Türkçe => Türkçe => Alm. (nach und nach)
25. Oktober 2011 10:00
tarihli yazını dün gördüm.
Sözlüğünü bizimde çorbada bir tuzumuz olsun diye tercüme etmeye çalıştım. Hatalarımız muhakkak olmuştur.drinking smiley
Vaktiniz olduğunda kontrol amaçlı bir değerlendirmesini yaparsanız ( tabiki herkes yardım ederse daha hızlı bitebilir), Songül kardeşimizin ve ihtiyacı olan diğer arkadaşların da işine yarayabilir diye düşünüyorum.
Kolay gelsin.
Allaha emanet olun.
Güner
26.03.2013 18:44
Kantürk kardeşim,
tercümeyi eklemeyi unutmuşum kusuruma bakmayın
Hemen ekliyorum.
Tekrar kolay gelsin.
en son çalıştım: 31.03.2013 22:23 :Tercüme kısımlarını''fett'' yaptım.
TÜRKÇE den ALMANCAYA
adat Faiz formülündeki ana para miktarı ile gün sayısının çarpımınından elde edilen rakamdır. Die Zinszahl
aidiyet Bağlılık, bir yere ait olma. Zugehörigkeit
akim Bitirilemeyen, sonuçsuz. ergebnislos
Alındı = Zahlungsbeleg; Einzahlungsschein; Quittung
an'ane Gelenek, görenekler. Tradition
arızi Geçici, devamlı olmayan. vorübergehend
ariyet Bir malın geri alınmak üzere, karşılıksız olarak bir başkasının kullanımına bırakılmasıdır. vorübergehende Überlassung
atıl Çalışmayan, boşta olan.überschüssig
avdet etmek Dönmek, geri gelmek. Zurückkommen, Zurücklaufen, sich herumdrehen
ayniyat Kullanılmaya müsait para ile ifade edilebilen şeylerdir.
bakiye Artık, artan, kalan, geri kalan şey. Rest, Restbestand, Überbleibsel
beher Her biri, her. Jeweils, pro
butlan Geçersiz olmak, hükümsüzlük.die Ungültigkeit
caiz Geçerli, olası, mümkün.erlaubt, zulässig
cari Mevcut, geçerli olan.vorhanden, verfügbar, lieferbar, zugegen, vorliegen
cebri Zorlayıcı, isteği dışında yaptırılan.erzwungen, gewaltsam
cihet Yön, yan, taraf die Gegend, die Himmelsgegend, die Seite, der Kurs
coberlik Kendi nam ve hesabına, borsaya kayıtlı olan hisse senedi ve tahvil alım satımı yapmak
cüz Bütünün parçası, bölüm. Das Teil, die Abteilung
defaten Tek seferde, bir defada, birden., mit einem Mal , auf einmal
delalet etmek, Kanıt olmak, göstermek, aracılık. anzeigen, darlegen, beweisen
derc Dahil etmek, katmak. hineintun, hinzutun
dermeyan Görünürdeki, ortada olan. offen, glasklar, unverkennbar, offen liegen
derpiş Gözönünde bulundurulan, öngörülen. ins Auge fassen, vorgedacht
deruhde Üzerine alma, üstlenme. auf sich nehmen, sich verpflichten
ehven Uygun, ucuz, daha iyi olan. billig, günstig, besser sein
emare Gösterge, belirti, iz. Das Anzeichen, der Hinweis, die Spur
emtia Ticari mal, eşya. die Ware, Die Handelsware, die Güter
esham Hisse senetleri die Aktien
evsaf Nitelik, sıfat, betimleyici özellikler. die Eigenschaft, das Merkmal, die Art
fahiş Haddinden fazla olan, aşırı. unerschwinglich, wucher, exorbitant
fasid Bozulma, geçersiz. der Verderb, hinfällig, kraftlos, ungültig
fire Üretim sürecinde kullanılan hammaddelerin toz ve ufak parçalar şeklinde veya buharlaşma yoluyla fiilen yok olması hali. Der Materialschwund,
fiyat endeksleri Malların dönem içindeki veya belli bir zamandaki fiyatlarını 100 olarak alıp, bundan sonraki fiyatları buna oranlayarak diğer senelerdeki değerlerini bulmak yoluyla hesap edilir. Der Preisindex
gaybubet Kaybolma, yokluk, gözönünde olmama.der Schwund, der Verlust, die Knappheit
gayrimenkul Taşınmaz.das Grundstück, die Immobilie
gıyab Hazır ve mevcut bulunmama, yokluk, arkasından.in Abwesenheit
haiz Bir şeyi elinde bulundurmak, maliki olmak. besitzend
halel Bozma, eksilme.die Beschädigung, Die Beeinträchtigung, die Verminderung
harcırah Ödenmesi gereken yol masrafı, gündelik, aile masrafı ve yer değiştirme masrafından birini, birkaçını veya tamamı. Das Tagegeld, die Spesen, die Diäten
havi İçinde bulunduran, kapsayan. Fungibel , enthalten
hibe Bağışlamak, karşılıksız vermek. Die Gabe, die Schenkung, die Spende
hilaf Ters, karşıt, aykırı. Entgegen, das Gegenteil, widersprüchlich, gegensätzlich
hitam Sonuncu, nihai olan. das Ende, der Schluß, der Abschluß
huzur hakkı Kenar başlığı “Huzur Hakkı” olan TK m. 333 uyarınca, “Aksine esas mukavelede hüküm olmadığı takdirde, idare meclisi azalarına her toplantı günü için bir ücret verilir. Ücret miktarı esas mukavelede tayin edilmemişse umumi heyetçe tayin olunur.” Bu hak yönetim kurulu üyelerine, ortaklığın karlılığı ya da performanslarından bağımsız, sadece toplantıya katılmaları nedeniyle ödenen bir ücrettir. Das Diät
hülasa Özet, öz, sadeleştirilmiş şekli. Das Resümee, die Inhaltsangabe
hüsniyet İyi niyet, dürüstlük. Die Gutwilligkeit, der gute Glaube, die Ehrlichkeit
ıskat Düşürme, silme, hükümsüz kılma.die Aberkennung, der Ausschluss
ıttıla Bilgi edinme, duyma, öğrenme.der Einblik, die Informationsbeschaffung, die Kenntnisnahme, die Erlernung
iaşe Beslemek, bakmak, geçimini sağlamak.die Beköstigung, die Kost, die Versorgung,
iaşe und ibate Kost und Logis
ibate Barındırmak. Behausen lassen, die Logis
ibraz etmek die Aushändigung
ibraz Senet hamilinin senedi muhatab veye borçluya göstermek yoluyla ödenmesini istemesine denir. Scheck zum Einlösen vorlegen
ifa Borç ilişkisinin konusu olan edimin borçlu tarafından alacaklıya karşı yerine getirilmesidir. Ausführen, erfüllen, leisten, erledigen, bezahlen
icar Kiralamak. Die Pacht, die Anpacht, pachten
icmal Özet, kısaltma anlamlarına gelen icmal, günlük işlemlerin türlerine göre ve toplu olarak gösterimi için hazırlanan cetvellerdir. zusammengefasster Bericht, der kurze Bericht, Das Resümee, der Tagesbericht,
ifraz Bütünü bölme, parçalara ayırma. abmarken, Die Abmarkung
ifsad Bozma, karışıklık çıkarma. unruhe bringen, kaputt machen, unruhe stiften
ifşa Ortaya çıkarmak, duyurmak. Die Enthüllung, die Offenbarung, bekannt geben
ihdas Meydana getirme, ortaya çıkarmak. die Bewerkstellung, bewerkstellen,
ihtiyat Tedbirli davranmak.die Behutsamkeit,
ikmal Tamamlama, sonlandırma. Zuführen, ergänzen, vollenden, die Vollendung
ikrazat Borç verilen para. Das Darlehen
iktibas Alıntı, esinlenme.das Zitat, die Inspiration
iktifa Yetinme, yeterli bulma. aussreichend finden, ausreichend
iktisap Edinmek, kazanmak. Die Aneignung, aneignen, die Anschaffung
iktiza Gerekli olmak, işe yaramak.
ilga Yürürlükten kaldırmak, hükümsüz kılmak.die Abrogation, ausser Kraft setzen, abschaffen
illiyet İlgi, sebep, bağlantı. Der Anteil, der Belang, de Grund, der Zusammenhang
iltibas Birbirine çok benzeyen iki şeyin karışması, andırışma.die Verwechselung
infisah Hükümsüz bırakmak, feshetme, ayrılma.annulieren, kündigen, beenden, ausser Kraft setzen
in'ikat Anlaşma, kararlaştırma, birleşim. Der Abschluss, der Vertrag, das Abkommen, Abkommen schließen, die Vereinbarung, vereinbaren
intifa hakkı Kişisel irtifak (dayanma) haklarından sayılan intifa hakkı, sahibine konusu üzerinde tam yararlanma hakkı verir. Bu hak, taşınır ve taşınmaz mal olabilir, bir mamelek veya herhangi bir hak olabilir (MK mad. 794).
irat Getiri, kazanç, edinim. Das Nutzungsrecht, die Nutniessung, das Benutzungsrecht
irtifak hakkı Taşınmaz lehine irtifak hakkı, bir taşınmaz üzerinde diğer bir taşınmaz lehine konulmuş bir yük olup, yüklü taşınmazın malikini mülkiyet hakkının sağladığı bazı yetkileri kullanmaktan kaçınmaya veya yararlanan taşınmaz malikinin yüklü taşınmazı belirli şekilde kullanmasına katlanmaya mecbur kılar. (Yeni MK mad.779) die Dienstbarkeit,
arazi irtifak hakkı die Grunddiensbarkeit
irtikap die Begehung, die Bestechung
irtikab Rüşvet almak, kişinin hakkı olmayanı hile ile alması.die Bestechlikkeit
isnad Dayanmak, dayandırmak, yükletilmek, ilişkilendirmek.bezichtigen, die Bezichtigung, auflehenen, rekurrieren
istihkak Hakediş, kazanılan şey. Das Anrecht,
istihlak Tüketmek, boşa harcamak, bitirmek.der Verbrauch, verbrauchen, aufbrauchen, verausgaben
istihsal Üretim, elde etme.die Erzeugung, die Produktion, das Erzeugnis, erzeugen, produzieren
istikraz Borç almak. Die Kreditfinanziereung, die Darlehensaufnahme
istilzam Gerektirmek, lazım gelmek.benötigen, erforderlich sein
istimlak Kamulaştırmak, kamu kurumunun bir mala bedelini ödemek suretiyle zorla el koymasıdır. Die Eigentumsentzug, die Enteignung
istinaf die Berufung, die Bezugnahme
istinaf hakkı Anspruch auf Berufung
istinafKelime olarak söz başlangıcı, yeniden başlamak anlamlarına gelen istinaf, "istinaf mahkemeleri" olarak dava mahkemelerinin verdiği hükümlerin bozulmasını istemek üzere bir üst mahkemeye gönderilmesidir.Berufung einlegen, Berufungsklage
istisna Vergiye tabi olması gereken bir vergi konusunun vergiden hariç tutulması, vergilendirilmemesidir.steuerliche Erleichterung
iştira Senet kırdırma yani senedin vadesinden önce banka tarafından satın alınması işlemidir. Die Diskontierung, Das Ablösungsrecht, Wechsel einlösen,
ivaz Bedel, karşılık.die Abfindung, die Gegenleistung, der Wert, der Betrag
kain Bulunan, olan.befindlich, gelegen,
karine Delil, belirti, ipucu, tersi ispat edilene kadar geçerli sayılan hukuk kuralı.das Indiz, die gesetzliche Vermutung, die Spur
karz Hukuk dilimizde; ödünç verenin, bir miktar para veya misli eşyanın mülkiyetini ödünç alana geçirme ve ödünç alanın da sözkonusu miktarı geri verme borcu altına girdikleri sözleşmedir (BK mad. 306).
kayyum Kanuni mümessilliğin başlıca çeşitlerinden olan kayyım, kanunda yazılı hallerde ilgililerin müracaatı üzerine sulh mahkemesince tayin edilen kimseye verilen addır.der Beistand, der Kurator, der Verfahrenspfleger
kebir Büyük
KDV = Katma Değer Vergisi = Umsatzsteuer = Ust. (MwSt.)
konkordato Mali durumu kötüleşen borçlunun borçlarını ödeme şartları hakkında alacaklılarının çoğunluğu ile yaptığı ve diğer alacaklıları da bağlayan anlaşmadır.der Zwangsvergleich, das Konkordat,
konsinyasyon Başkasına ait malları emaneten bulundurup onların nam ve hesabına satan müesseselerin yaptıkları işlemlere denir. Die Konsignation,
konşimento Taşıma senedi olarak da adlandırılan konşimento, üzerinde yükleyici ve alıcı bilgilerinin bulunduğu, yükün nakliyeci tarafından teslim alındığını gösteren belgedir. Der Frachtbrief
lafz Söz, sözle.das Wort, die Rede,
mahcuz Mahkemece rehin altına alınmış, haczedilen şey. Eingezogen durch das Gericht ,beschlagnahmt
mahdud Sınırlı, belirli.befristet, begrenzt, beschränkt
mahsub Hesabedilmiş, hesaba dahil edilmiş, bir miktarın hesaptan düşülmesi.von Betrag abziehen, von der Summe abziehen, von Preis abziehen
maktu vergi Herkesten belli bir tarifeye göre eşit olarak alınan sabit miktarlı vergilere verilen isimdir. Die direkte Steuer (zB. Einkommensteuer)
malik Eşyanın sahibi olan, elinde bulunduran. Der Eigentümer
mamelek Malvarlığı, kişinin sahip olduğu para ile ölçülebilen mal, hak ve borçlarının tümüdür.das Besitztum, die Habe
mektum Gizli tutulan.versteckt/geheim gehaltene,
menkul Taşınır. Die Mobile, beweglich
mer'i Yürürlükte olan, hükmü geçen, tatbik olan. gültige/geltende/bestehende Gesetze
meskün İçinde insan oturan yer. Bevölkert, bewohnt
mezkur Adı geçen, bahsedilen, zikredilen. Obengenant, vorstehen
muaccel borç Alacaklı tarafından vadeye bağlanmamış, herhangi bir zamanda ödenmesi talep edilen borç. Erst später fällige Schuld
muafiyet Bazı vergilerden bazı kimselerin istisna edilme, sorumlu olmama durumudur. Die Befreiung, die Entbindung, die Freistellung
muavin defter Yardımcı defter olarak da bilinen, esas defterlere yapılan kayıtların ayrıntılarını içeren tamamlayıcı nitelikteki defterlerdir. das Hilfsbuch, das Beiheft
muayyen Tayin edimiş olan, belirli bestimmt,
muğlak Belirsiz olan, anlaşılması zor olan. unbestimmt,
muhabere Haberleşme, yazışma. Die Korrespondenz
muharrik Tahrik eden, harekete getiren. der Erreger, der Anzettler, der Wühler, der Anstifter
muhtasar Kısaltma, özet die Abkürzung, die Kurzform, die Übersicht
mukavemet Direnmek, karşı koymak, ayak diremek. Die Abwehr, der Widerstand
mukayyet Kayıtlı, kayıt altına alınmış, yazılı, bağlı, bağlanmış eingeschriebene, ,angebundene, verbundene
mukayyet değer Mukayyet değer, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeridir (VUK m. 265). Der Buchwert, Eingeschriebener Wert,
mukim Yerleşik olan, ikamet eden. Ansässige, der Bewohner
mukteza Kanun gereği yazılan yazı, lazım gelmiş, ihtiyaca göre istenmiş görüş.
munzam Ek, ilave, katma. Die Anlage, der Anhang, das Anhängsel, der Zusatz
murahhas Yetkili üye, bir görev ile görevlendirilen kimse. Bevollmächtigtes Mitglied, beauftragtes Mitglied
murakıb Denetçi, hesap işlerini denetlemek için görevlendirilen kimseler, kontrolör anlamlarına gelip anonim şirketlerde beşten fazla olmamak üzere bir veya daha çok murakıp bulunur. Birden çok olan murakıplar bir heyet teşkil ederler. (TK m. 347) der Wirtschaftsprüfer, der Rechnungsprüfer, der Bilanzprüfer, die Aufsichtsperson
muvakkat Geçici. Vorübergehend, behelfsmäßig, vorläufiger
muvakkat ve mutasavvıt hesaplar Asli hesaba intikal etmeden önce başka bir hesaba geçici bir zaman için kaydedilen hesaplardır. Vorläufiger Abrechnung
muvazaa der Schein
muvazaa Sözleşme taraflarının gerçek maksatlarını gizleyerek gerçekte rızaları olmayan bir durumu üçüncü şahıslara karşı mevcut imiş gibi göstermek için yaptıkları sözleşmedir. Das Scheingeschäft
mücbir Zorlayıcı. Zwingend, unabweisbar
müflis eine Person, die in Konkurs ist oder Bankrott gemacht hat
müflis İflas halinde bulunan, sermayesini kaybetmiş. Der Konkursit, der Bankrotteur, der Gemeinschuldner, der Konkursschuldner
mükellef Yükümlü, bir şeyi ödemeye mecbur olan. Der Haftender, der Abgabenpflichtige
mükteseb Edinilmiş, kazanılmış. Erworbenes, zB. Erworbens Recht
mülga Yürürlükten kaldırılmış. aufgehoben
münferit Yalnız, tek başına. Einfach, einzeln, seperat
münhasır Kişiye özel olan, belli sınırlar içinde bulunan. Alleinig, ausschliesslich
müsadere Zorla alım, yasak bir şeyin kanuna uygun olarak zaptı. Die Beschlagnahmung, die Einziehung, die Konfiskation, einziehen, konfisieren
müseccel Tescil edilmiş, kayıtlı, sicile, deftere geçirilmiş.eingetragen
müstahsil Ürün yetiştiren kimse. Der Produzent, der Erzeuger, der Hersteller
müstahzar Hazırlanmış, hazır. Bereit, gegenwertig, präsent,
müstesna İstisna edilen, özel işleme tabi tutulan, benzerlerinden baskın. Die Ausnahme,
müştemilat Eklenti, tamamlayıcı kısım. Die Anfügung, Ergänzender Teil
müteaddid Çoğalan, birçok. Mehrere, mehrfach, viel
müteaddid defalar mehrmals
müteallik İlgisi olan, ait, dair, bağlı.gehörig, bezüglich, hinsichtlich, verbunden
müteferri Ayrılan, dağılan. Einzeln , getrennt, bröckelig
müteferrik Ayrılmış, çeşitli, dağılmış. Einzeln , getrennt, bröckelig
mütemmim Bütünleyen, tamamlayan. Ergänzen, vervolständigen
mütenasip Uygun olan, benzer. Entsprechend, angemessen, gleichartig, passend
mütenazır Karşılıklı, karşılık gelen, simetrik.ebenmäßig, gleichmäßig, symmetrisch
müteselsilen Birbirine bağlı olan, zincirlenme giden.gesamtschuldnerisch, am laufenden Band, aneinander gekettet
mütevelli Vakfın işlerini idare etmek üzere tayin olunan kişi. Der Veralter, der Kurator,
narh Mal ve hizmet fiyatlarının resmi makamlarca tespit edilmesidir. Die Preisfestlegung der Güter und Dienstleistungen
nema Faiz, artış, çoğalma. Die Zinsen, der Anstieg, die Vermährung
nisap Bir toplantı için ulaşılması gereken yeter sayıda üyeyi belirten orandır.
peştemallık Ticari işletmenin devri halinde, işletmenin bulunduğu yerin önemine, sahip olduğu müşteri kitlesine karşılık bilanço değerinin artması nedeniyle devredene ödenen bedeldir. Der Abstand, Das Luftgeld, die Ablöse
provizyon Türk Dil Kurumu tarafından provizyon bir çekin para olarak karşılığı şeklinde tanımlanmaktadır. Die Deckung, die Provision
rayiç Borsada hisse ve malın satış değeri, geçerli olduğu kıymet demektir.der handelspreis, der Kurswert
resen Kendiliğinden, kimseye danışmadan.eigenmächtig,
risturn Risturn sağlanan finansal avantaj anlamında olup, Kurumlar Vergisinde geçen anlamıyla tüketim kooperatiflerinde üyelere dağıtılan kar anlamındadır.die Gewinnverteilung, die Ertragausschüttung
rücu hakkı Bir kimsenin yaptığı bir ödemeyi bu ödemeden yararlanan diğer bir kimseden isteme hakkıdır.Bu hakka geri dönme/cayma hakkı da denilmektedir.das Regressrecht
rüçhan hakkı Bir alacağın diğerlerinden önce tahsil edilmesini öngören üstünlük hakkıdır. Das Vorrecht, der Vorkaufsrecht
sarih Belirgin, net görülen. Eindeutig, unbestreitbar, klar ersichtlich
sehven Yanlışlıkla. Versehentlich, fälschlich, irrtümlich
salahiyet Bir konuda kişinin söz sahibi olması , yetki, ehliyet.die Zuständigkeit, die Vollmacht, die Berechtigung
Sayman M. = Kassenschalter; Zahlstelle; Zahlschalter (meist einer Verwaltungs- oder Justizbehörde, z.B. Finanzamt, Gericht usw.)
SAYMAN MUTEMEDİ ALINDISI = Zahlungsbeleg des Kassenschalters, Einzahlungsschein der Zahlstelle
sükna hakkı Eski MK'da "sükna hakkı" olarak geçen ifade yeni MK'da oturma hakkı adıyla düzenlenmiştir. Oturma hakkı bir binadan veya onun bir bölümünden konut olarak yararlanma yetkisi verir. Oturma hakkı başkasına devredilemez, mirasçılara geçemez (MK madde 823).das Wohnrecht, die Wohnberechtigung,
şamil Kapsamına alan, dahil eden. Einschließen, einbeziehen
şerh Açıklama yapmak, açık bir şekilde anlatmak. Erklären, erläutern
şifaen Sözlü olarak, lafla. mündlich
şümul Dahil etmek, kapsamak.beherbergen, erfassen, mitenthalten
taalluk İlgili olma, bağlı bulunma. Betreffend sein, bezüglich, gebunden, verbunden sein
tahakkuk Ödemenin kesinleşmesi anlamına gelen tahakkuk, tarh ve tebliğ edilen bir vergi borcunun ödenmesi gereken aşamaya gelmesi olarak tanımlanabilir (VUK madde 22). Die Fälligkeit, angelaufene/aufgelaufene Steuern
tahassül Netice olarak ortaya çıkan, meydana gelen. Als Ergebnis entstehend, resultieren
tahdid Sınırlandırmak, sınırlarını çizmek die Begrenzung, begrenzen, eingrenzen, die Eingrenzung
tahkik Bir şeyin doğruluğunu araştırma, inceleme.die Nachforschung, die Untersuchung, die Ermittlung
tahkim Hakemlik, güçlendirmek, sağlamlaştırmak.das Schidsrichter/amt/tum, bekräftigen, verstärken, abhärten, stabilisieren
tahmil Bir kimse üzerine bir işi yükleme. Arbeit auferlegen
tahrifat Bir şeyin aslını bozma, değiştirme.die Entstellung, entstellen, fälschen, die Änderung
tahrir Yazmak, kayıt altına almak. Die Niederschrift, die Aufzeichnung, notieren, eintragen
tahsil Verginin tahsili, verginin kanuna uygun surette ödenmesidir (VUK madde 23). Die Betreibung der Steuer, Steuer[/b] eintreiben, Steuer einziehen
taksir Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir (TCK madde 22). Die Fahrlässigkeit
tamah Sahip olduğundan fazlasını istemek, elindekiyle yetinmemek.die Gier, das Habgier
tamah etmek habgierig sein
tarh Vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itiberiyle tespit eden idari muameledir (VUK madde 20).das Steuererhebungsverfahren,
tasfiye Kelime anlamı olarak temizleme, temizlenme demek olan tasfiye bir ticari kuruluşun iflas etmesi üzerine mal veya paralarının alacaklılara payları nispetinde dağıtılması işlemidir. Das Geschäft auflösen, das Gesellschaft liquidieren
tashih Bir şeyi olduğundan daha iyi hale getirmek için düzenlemek, düzeltmek. sanieren, auf Vordermann bringen, reformieren
tasnif Sınıflandırmak, kategorize etmek.die Klassifisierung, eingruppieren
tavassut Bir şeyin olmasına vasıta olma, araya girme. durch Intervention, zu vermitteln suchen, dazwischentretten
teamül Süregelen, yapılagelen işler, işlemler.der Gebrauch, die Gepflogenheit, die Gewohnheit
teamül hukuku das Gewohnheitsrecht
teati Değiş tokuş, karşılıklı alıp verme. Der Austausch, tauschen
tebellüğ Tasdik edip alma. Beglaubigen, bestätigen
teberru Bağış sözcüğü yerine de kullanılan "tebeerru" birşeyi karşılıksız olarak vermek, hibe etmektir. Spenden, schenken, die Spände/Schenkung
tecil Alacağın vadeye bağlanması veya borcun ertelenmesi anlamına gelmektedir. der Aufschub, aufschieben, zurückstellen
tediye Ödeme. Die Bezahlung, Zahlung leisten, begleichen
tedvir Yönetme, çekip çevirme. Leiten, führen,
tehir Ertelemek, geciktirmek.aufschieben, vertagen, hinausschieben, anstehen lassen
tekabül Karşılık gelmek, bir şeyin karşılığı olmak. Entsprechen,
tekalif Teklifler, yükümlülükler die Angebote, die Auflagen, die Verpflichtungen
tekemmül Tamamlanmak. Vervollständigt werden, vervollständigen
tekzib Bir şeyin doğru olmadığını söylemek, inkar etmek. Das Dementi, die Gegendarstellung
temlik Temlik kelime anlamı olarak kişiye mülk edindirmedir. Alacağın temliki ise bir kişinin sahip olduğu alacak hakkını başka bir kimseye devretmesidir.die Anspruchsabtretung, die Übertragung
tenzilat Mal alım satımında mal bedelinden yapılan indirime verilen addır.der Skonto, der Abschlag, der Rabatt, rabatieren, nachlassen, Skonto gewähren
tereke Miras bırakanın ölümü neticesinde mirasçılarına geçen malvarlığı, yani hak ve borçlarıdır. Bu sözcüğü karşılamak üzere günlük dilde "miras" kelimesi de kullanılmaktadır. Die Erbschaft, der Nachlass
terekküp Meydana gelme, birleşme.vereinigen, die Vereinigung, die Entstehung
terettüb Gerekme, lazım olma.die Zwangsläufigkeit, erforderlich sein
terkin Silme, sona erdirme. das Löschen, die Löschung, die Beendigung
teselsül Zincirleme olarak, art arda gelme.die Aneinanderkettung, hintereinander
teşmil Kapsamına alma, genişletme, yayma. Die Ausweitung, die Erweiterung, umfassend
tevdiat Emanet etme, güvenli bir yere teslim etme.die Hinterlegung,
tevkifat Devletin vergi alacağını güvence altına alması amacıyla getirilen gelir vergisi ve kurumlar vergisi ile ilgili bir vergi toplama yoludur. Bu vergilerin mükelleflerine ödemede bulunan kişi ve kuruluşlar, yaptıkları ödemenin bir kısmını karşı tarafın vergisi olarak keserler ve bunun vergi dairesine ödenmesinden sorumlu tutulurlar.
tevsik Belgeye dayandırmak, yazılı hale getirmek.protokolieren, dokumentieren
uhde Kişini üzerine aldığı, yapmayı taahhüt ettiği iş.
varaka Evrak, kağıt.der Beleg, die Unterlage, das Schriftstück, das Papier
vasi Sulh mahkemesi tarafından velayet altında bulunmayan küçüğe veya vesayet altındaki kişiye tayin edilen kanuni temsilciye verilen addır.der Vormund
vedia Bir kimseye saklanmak üzere teslim edilen mal.das Depositum
Vergi alacağı = Steuergutschrift
Vergi borcu = Steuerschuld
Vergi Dairesi = Finanzamt
Vergi yükü = Steuerlast, Steuerbelastung
Vergi gelirleri = Steuereinnahmen, Steuereinkünfte, Steueraufkommen
Vergi iadesi = Steuererstattung, Steuerrückzahlung
Vergi kesintisi = Steuerabzug
Vergi kesme = Steuereinbehaltung
vuku Bir olayın oluş şekli. Das Geschehnis
vuzuh Açıklık, netlik. Die Klarheit, die Deutlichkeit
yekun Toplam, sonuç. Die Summe, das Ergebnis
yevmiye Günlük, hareketlerin günü gününe kaydedildiği defter.das Kassenbuch, das Geschäftstagebuch
zayi Boşa giden, kaybolan. verlorener
zayiat Kayıp, zarar. Der Schaden, der Verlust
zımnen Açık olmayan, dolaylı.stillschweigend, implizite
zilliyet Bir malı elinde bulundurma hali. Der Besitz, besitzen
zilyed Bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir (MK 973). Der Inhaber
ziyaı Kayıp, yitik, zarar gören der Verlust, defizitär
Vorsteuerabzug = gerçek usulde vergilendirme
Steuereinbehaltung: vergi tevkifatı
Steuerabzug = vergi kesintisi
Steuerabführung = vergi ödeme
steuerabzugsfähig = vergilendirilebilir, vergisi kesilebilir
Steuerabzugsverfahren = kesinti yolu ile vergilendirme
Steueranrechnung = vergi alacağı
Steueranteil = vergi payı
Umsatzsteuer = Katma Değer Vergisi
Umsatzsteuergesetz= Katma Değer Vergisi YasasI
Arbeitet
Bitte Anmelden oder Registrieren
Almanca Türkçe Sözlük Forumu DasForum’a hoşgeldiniz! Almanca öğrenmek isteyenlerin, Almanca öğretmenlerinin, Almanca eğitmenlerinin, çevirmenlerin ve mesleği gereği Almanca ile içli dışlı olan herkesin ihtiyacına uygun 25 bin civarında üstün kaliteli kaydın yer aldığı forumun kullanımı tamamen ücretsizdir. Forumda yer alan metinleri okumak için kaydolmanıza gerek yoktur. Yeni bir konu açmak ya da forumdaki bir yazıya cevap yazmak isteyenlerin ise DasForum’da ücretsiz bir hesap açmaları gerekmektedir.
DasForum’da saygın bir üslup ve dostane bir atmosferin hakim olduğunu özellikle belirtmekte fayda var. Forumdaki bir diğer önemli konu ise soruların soruluş şekliyle ilgili. Bu yüzden DasForum’da yeni bir konu açmadan önce forum içinde araştırma yapmanın yanı sıra, Almanca dilinde yazılmış bu metni ve bu metne cevaben yazılı Türkçe metni okumanızı salık veririz.
Herzlich willkommen im kostenlosen, originalen deutsch-türkischen Lern- und Übersetzungsforum von DasSözlük! Das Forum ist ein Teil von DasSözlük und dient als kostenlose Austauschplattform für alle User. professionelle Übersetzer, Sprachwissenschaftler, Lehrer, Autoren, Journalisten sind hier genauso willkommen wie Türkisch-Lernende oder andere Laien.
LÜTFEN DİKKAT:
Eski CafeUni-hesaplarının tamamına yakınını yeniden kullanıma açmayı başarabildik. Forumdaki eski hesabını aktifleştirmek isteyenlerin şifremi unuttum fonksiyonunu kullanması rica olunur.
Eski forum kayıtlarının DasSözlük’e aktarımı esnasında bazı yazıların yanlışlıkla farklı bir rumuz altında yayına girdiğini tespit ettik. Aktarım işleminin bu amaç için geliştirdiğimiz özel bir yazılım ile yapıldığını belirtir bu durumdan olumsuz etkilenen tüm kullanıcıların affına sığınırız. Sözkonusu sorunu elle düzeltmek bir hayli meşakatli olacağı için çok gerekmediği müddetçe bu şekilde devam edilmesi ricamızı kabul etmenizi dileriz.
CafeUnis alte Forum ist wieder online! Wer sich im Forum einloggen will, wird gebeten die „Kennwort-Vergessen-Funktion“ zu benutzen. Wir konnten fast alle Accounts retten.
AFRtour: Almanya Fuar Turu B2B Partneriniz. Transfer, rehber, şehir turu, otel vb.
Baklava7 : Baklava AVM’si. Dünyanın ilk tatlı ürünler sipariş pazarı
SuperSözlük: Büyük Türkçe deyimler, atasözleri, eş, benzer ve zıt anlamlılar sözlüğü.
WebDolmetscher: Alman mahkemeleri ve devlet dairelerinde geçerli Türkçe-Almanca mükemmel çeviri.